9 Ocak 2012 Pazartesi

Okul Öncesi Dönemde Matematik Eğitimi


Günümüzde pek çok çocuk matematiği ürkütücü ve sıkıcı olarak algılamaktadır. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi okul öncesi dönemde aileler tarafından yapılan bir takım yanlışlıklardır.


Ailelerin kafalarında yerleşmiş olan matematik zordur önyargısı maalesef çocukları da küçük yaşta esir almaktadır. Halbuki okul öncesi dönemdeki bir çocuğun algılama gücü yetişkin bir ebeveynin algılama gücünün en az on katıdır. Bir kere çocuğun kafasında neyin zor neyin kolay olduğu gibi bir ön bilgi olmadığı için çocuk sayısal ya da sözel herşeyi almaya hazırdır ta ki bizler çocuğumuzun kafasına şu zordur veya şu kolaydır gibi bilgileri yerleştirinceye kadar.


Matematiğin zor anlaşılan bir ders olmasının arkasında ailenin uygulamış olduğu öğretim teknikleri de büyük ölçüde etkilidir. Çağımızın getirdiği bir takım olumsuzluklar da çocukları matematikten ve soyut düşünmeden uzaklaştırmaktadır. 0-6 yaştaki çocuğa yönelik sınırsız sayıda bilgisayar oyunu ve aileler de bu imkanları çocuğa sunmuşken aynı anda çocuktan matematik yapmasını ve soyut düşünmesini beklemek mantıksız olur. Küçük yaştayken çocukları televizyonun ve bilgisayar oyunlarının esiri yapmak her ne kadar çocuğu ödüllendirme veya yaramazlık yapmasını durdurmak için bir yol olsa da uzun dönemde çocuğu o yaşta sanal dünyanın kucağına atıp özgür düşünme, üreticilik ve gerçek hayattan uzak bir yaşam tarzı benimsetmektir.


Peki çocuğumuz matematikten ve matematik içeren oyunlardan sıkılıyor ve onlardan uzak kalmayı seçiyorsa ne yapmalı? O zaman aklımıza hemen zekanın tek bir tür olmadığı, 1983 yılından bu yana Howard Gardner tarafından tanımlanmış 8 tür zekanın var olduğu gelebilir (çoklu zeka kavramı), ve hemen bir sonuç çıkararak benim çocuğumda demekki matematiksel zeka yok denebilir. Her ne kadar böyle bir çıkarım mantıklı gözükse de, tanımlanmış bu zeka türlerini tek tek incelersek, pek çoğunda soyut düşünmenin var olduğunu görürüz. İnsanları matematikten uzaklaştıran başlıca etmenin soyut düşünme zorunluğu olduğu düşünülürse, bunun burada geçerli olamayacağı anlaşılır. Bundan yaklaşık her tür zekaya, elbette matematik zeka başta olmak üzere, matematiği sevdirme olanağı bulunabileceği anlaşılır. Demek ki, matematikle yalnız matematik zekası olanlar uğraşmaz. Öteki tür zekalar da az ya da çok matematiği ve matematik içeren soyut kavramları anlayabilirler.


Demek ki, ortada başka bir sorun olmalıdır. Bu da, büyük olasılıkla bu konuda matematiğe yakınlaştıracağız diye çocuğun üzerine fazlaca yüklenmektir diyebiliriz. Elimizdeki araçları ona gerçek oyun gereçleri olarak verirsek sıkılmasına meydan vermeden, öteki oyuncakları gibi ilgi duyarak ilgilenmesi sağlanabilir.


Bu yaşta matematik oyunları ve bilmeceleri ile çocuğu matematiğe ısındırmak ve matematiği zevkli bir konu yapmak mümkündür. Hemen hemen her matematik konusu için bir aktivite veya oyun bulunabilir. Öğretmek istediğimiz konuya göre her ebeveyn kendisi bile birtakım zevkli oyunlar bulup çocuğu ile zevkli vakitler geçirebilir. Bu tür oyunları çağımızın da verdiği olanaklardan faydalanarak en basitinden internetten bularak çocuğumuzun matematiksel gelişimine katkıda bulunabiliriz. Matematik bir defa sevildi mi eğer çocuğun kendine olan güvenini kıracak bir öğretmeni olmazsa kolay kolay nefret edilmez. İşin özü çocuğa matematik sevgisini küçük yaşta vermektir.


Peki okul döneminde matematik sevdirilemez mi? Oyunlarla ve bilmecelerle matematik öğrenme fırsatı okul dönemi çocuklar için kaçmış değildir aslında. Fakat okuldaki öğretmenin matematik öğretim tarzı çok önemlidir. Matematik dersiyle ilk yüzleşmesini yapan öğrenciye sunulan matematik problemleri, oyun ya da bilmeceler gibi verilmeli; teoremler de bu bilmecelerin ip uçlarıymış gibi anlatılmalıdır. Bunun tersi yapılıp, daha başlar başlamaz matematik kupkuru yüzüyle öğrencinin önüne konursa, çocuk hızla bu derse karşı soğukluk duymaya başlayacaktır. Okul döneminde de matematik sevilir ama her öğrencinin mesleğini seven, matematiği özümsemiş ve matematiği oyunlarla anlatabilen öğretmenlere sahip olma olasılığı günümüzdeki matematikten nefret eden insan kitlesine bakılınca çok düşük bir ihtimal olduğu görülür.


Matematiğin hayatın her anında karşımıza çıktığını ve insanların matematik bilgileri ile değerlendirildiği yirmi birinci yüzyılda öğrenci ailesi olarak çocuğumuza iyi bir gelecek sunmak istiyorsak matematiği sevdirme işini okul çağına bırakmamak çok mantıklıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

GELECEĞİN BAHÇESİ Copyright © 2011 Designed by Ipietoon Blogger Template and web hosting