27 Kasım 2011 Pazar

DEPREM VE BİNALAR

22 Kasım 2011 Salı

SUÇLU ÇOCUK YOKTUR SUÇA İTİLEN VE EĞİTİMSİ ÇOCUKLAR VARDIR.

                                                   ''SUÇLU ÇOCUK YOKTUR.
                                                        SUÇA İTİLMİŞ VE
                                                 EĞİTİLMEMİŞ ÇOCUK VARDIR''
Ülkemizde çok fazla suçlu çocuk var. peki bunu nedenlerini hiç düşündünüz mü? Bu çocuklar bazen aileleri taraından bazen ise çevresel etkenlerden dolayı suça itilmektedir. bu yüzden sloganımız ''suçlu çocuk yoktur suça itilmiş ve eğitilmemiş çocuk vardır.'' çocuklarımızı suça itmeyelim çocukların haklarına sahip çıkalım bu çocuklar çevresel etmenlerden dolayıda suça itiliyo çocuklarımıza davranırken dikkat edelim bizim davranışlrımızda çocuklarımızı şuça eğilimli yapmaktadır.Ailesinden yeterli desteği göremeyen çocukların toplum için potansiyel tehlike oluşturabileceklerine dikkat edelim.Özellikle, ailesinden yeterli desteği göremeyen, şiddet ortamının yaygın olduğu bir çevreden bulunup, sokakta yaşamak zorunda kalan çocukların toplum için potansiyel bir tehlike oluşturabileceğini unutmayalım Bu çocuklarımıza sahip çıkmak ve iyi bir eğitim verebilmek için toplum olarak seferber olmalıyız. Öncelikle, sorunlu çocukların kendilerine güvenmelerini sağlamak, olumsuz davranışlardan uzaklaştırmak, sosyal beceri eğitimi vermek ve eğer varsa aileleri ile ikili ilişkileri geliştirmek zorundayız. Çocuklara sadece barınma, beslenme ve giyinme imkanı sağlayarak onları topluma kazandırmamız mümkün değildir. Kişilik gelişimini sağlıklı olarak tamamlamaları mümkün olmayan tüm çocuklara rehberlik eğitiminin verilmesi gerekir. Aksi takdirde, bu çocuklar ileri yaşlarda toplumun karşısına bir hırsız, bir katil olarak karşımıza çıka bilirler bu çocuklarada eğiim hakkı tanınmalıdır.

8 Kasım 2011 Salı

10 KASIM

10 Kasım ATATÜRKÜ ANAM HAFTASI
Eşsiz bir güneş doğdu Selanik’te 1881 yılında bir güneş ki yalnız ülkemizi değil tüm dünyayı ebediyete dek aydınlatacak. Yok olmak üzere olan bir millete yeniden hayat veren,parçalanmış bir ülkeden bağımsız bir devlet kuran ve bir enkazdan çağdaş bir ulus meydana getiren deha Mustafa Kemal Atatürk.

Büyük adam,savaş meydanlarından meydanlara,hudut boylarından,hudutlara bir sel gibi akmış,en son halkıyla birlikte kurtuluş savaşı vererek Türkiye Cumhuriyetini yaratmıştır.

Küçük yaştan itibaren üstün yetenekleriyle dikkatleri üzerinde toplayan Mustafa Kemal Atatürk, ulusal kurtuluş savaşını başlatan ve yönlendiren bir meşale olmuştur. Kişisel çıkarlarını tamamen unutarak kendini milletine adayan bu değerli insan,savaş meydanlarında yenilmez bir asker,sosyal hayatta büyük bir yenilikçi,siyasette eşi bulunmaz bir devlet adamı ve liderdir. Bu özellikleriyle yalnız Türk tarihinin değil,tüm dünyanın yetiştirdiği ender kişiliklerinden biridir. Bu nedenle onun büyüklüğünü yalnız biz kabul etmiyoruz;bütün dünya kabul ediyor. Mazlum milletler onun fikirleriyle bağımsızlıklarını kazanıyor;yenilikçi yöneticiler onu örnek alıyor. Nitekim,Asya’da ve Afrika’da sömürge olarak yaşayan bir çok millet,onun düşüncelerini öğrenip,yaptıklarını gördükten sonra uyanmışlar,bağımsızlıklarına kavuşmak için onun açtığı yoldan gitmişlerdir.

Atatürk’ün dehalığına şu olay örnek gösterilebilir. Türk orduları 1922 tarihinde Yunan ordularını İzmir’den Akdeniz’e dökünce İngiltere Parlementosu heyecanlı bir toplantı yapmış ve üyeler sormuştu:
-Nerede başvekil Loyd Corc. . . . . . . Bize ne söz verdi,netice ne oldu?
Bunun üzerine Loyd Corc yavaş yavaş kürsüye geldi.
-Arkadaşlar,asırlar pek nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahiyi asrımızda Türk milleti yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelir? Dedi kürsüden inip başvekillikten istifa etti.

Hayatını milletinin mutluluğuna adayan bu değerli insan,savaşla kazanılan başarıları sosyal hayattaki yeniliklerle pekiştirmiştir. Kurtuluş savaşının kazanılmasından sonra Cumhuriyeti ilan etmiş,böylece halkın kendi kendisini yönetmesini istemiştir. Bunun ardından,yaptığı devrimlerle çağdaş bir ulus olmamızı sağlamıştır. Bu devrimlere kısaca değinecek olursak bunlar: 1 Kasım 1922 Saltanatın Kaldırılması,3 Mart 1924 halifeliğin kaldırılması,2 Eylül 1925 Tekke ve zaviyelerin kapatılması,25 Ağustos 1925 Kılık ve kıyafet devrimi ,10 Ocak 1926 Takvim,saat ve ölçüde yapılan yenilikler,7 Şubat 1925 Aşar ve diğer vergilerin kaldırılması,17 Şubat 1926 yeni Medeni Kanunun kabulu 3 Kasım 1928 Yeni Türk harflerinin kabulüdür.

Atatürk ilkeleri ise kısaca
1. Halkçılık İlkesi: Din,dil,ırk,mezhep farkı gözetilmeksizin herkes eşittir.

2. Laiklik İlkesi: Din ve dünya işlerini birbirinden ayıran,vicdan,düşünce ve inanma özgürlüğüdür.

3. Cumhuriyetçilik İlkesi: Halkın vekiller aracılığıyla kendi kendini yönetmesi.

4. Milliyetçilik İlkesi: Türk milletini,bütün bireylerinin kaderde, sevinçte ve üzüntüde ortak bir bütün halinde milli bilinç ve ülküler etrafında toplanma inancıdır.

5. Devletçilik İlkesi: Devletin ekonomi politikasıdır.

6. Devrimcilik İlkesi: Bir toplumun eskimiş çağdışı kalmış kurumlarını çağdaş olanlarla değiştirmektir.

Atatürk’ün yaptıklarını anlamak ve değerlendirmek için onu iyi tanımak,düşüncelerini çok iyi bilmek gerekir. Bu nedenle onun ölüm günü olan 10 Kasım’la başlayan hafta Atatürk haftası olarak kabul edilmiştir.

Bu haftanın amacı sadece bir ölüm yıldönümü olarak Atatürk’ü anmak değil,böyle bir lidere sahip olmanın gururuyla, onun düşüncelerini anlamak ve yaşatmaktır. Siz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının bu görevi hiçbir zaman unutmayacağınız inancıyla,ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla ANIYORUZ...

DEPREMLE YAŞAMAYI ÖĞRENELİM

7 Kasım 2011 Pazartesi

KURBAN BAYRAMI VE ÇOCUK


        
KURBAN BAYRAMI VE ÇOCUK PSİKOLOJİSİ

Kurban bayramında gerekli hazırlıkları yaparken çocuklarınızın hazır olup olmadığından emin misiniz? Her yıl birçok çocuk kurbanlık hayvanların kesilmesini izleyerek psikolojik yaralar alıyor. Bir yandan canlıları sevmeyi öğretirken diğer yandan hayvan kesiyor olmayı çocuklara uygun bir dille anlatmak gerekiyor.
“Kurban Bayramı, paylaşmayı, birlikte yaşamayı, birbirimize sahip çıkmayı öğütleyen bir gelenek. Fakat kurbanlık hayvanın safha safha parçalara ayrılmasını izlemek ise tüm çocuklar için tam bir travma. O halde bunu yaşayıp yaşamamak değil, ne şekilde yaşadığımız önemli.
Çocukların soyut kavramları anlamasını beklemeyin

“Okul öncesi dönemde olan çocuklar için ise bu durum bir film izlemekten farksız ancak anlayamadıkları, eğlenemedikleri bir film bu. İçedönük çocuklar resimleri ile durumu ifade etmeye ve bu gerginlikten kurtulmaya çalışırlar. Dışa dönük çocuklar ise genellikle bayramdan sonra olan biteni anlayabilmek için durumu etrafındaki insanlara anlatıp tepkilerine bakarlar. “Babamlar bacaklarını bir bağladı, küt diye yere düştü. Gözlerini bağladılar, bıçak, çırpınış, ses…” Karşısındakinden gelen tepki ile yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışırlar. Fakat çocuk soyut kavramları (Din, ölüm, rüyalar gibi) algılayabilecek olgunlukta olmadığından, yeni soru işaretleri eklenerek karmaşa büyür.

Hiçbir çocuk kurban kesimine tanık olmasa, 11 yaşın üzerindeki çocuklar çok isteseler bile sadece uzaktan izleyebilse soru işaretleri doğmaz, çocuklarımız enerjilerini nörolojik olarak algılayamadıkları durumları anlamaya harcamaz. Bunun yerine çocuklarımızın dikkatini birlikte kaliteli zamanlar yaşamaya çeksek daha verimli olacağını düşünüyorum.”
Çocuklara neler söylenmeli?
“Bayramların ne demek olduğu ve içinde hangi kavramların yer aldığı; çocuklara, yaş gruplarına uygun şekilde hissettirilmelidir. Kurban bayramının da salt hayvan kesmek olmadığı, insanların birbirlerine yakınlaşmalarına vesile olduğu, kurban kesemeyecek kadar ekonomik yetersizlikte olanların ya da kesmeyenlerin ikram olarak gelen kurban etlerini kabul etmeleriyle aralarında bir yakınlık doğacağı, sağlıklı beslenebilmemiz için kurbanlık hayvanların olduğu, her gün beslenme adına binlerce hayvan kesildiği anlatılmalıdır.”
BAYRAMINIZ KUTLU MUTLU VE HUZURLU GEÇİRMENİZ DİLEĞİ İLE

DEPREM DE ÇOCUKLARIMIZ

Deprem de çocuk

Doğal felaketler beklenmedik bir anda oluşur, bu ani oluşum insanlarda tepki uyandırdığını, felaketle karşı karşıya kalan kişinin fiziksel olarak yaralanmasının da, olumsuz psikolojik etki yarattığını söylemek gerekir. Ancak her insan bu tip olaylar karşısında farklı tepkiler gösterir ve tepkilerin şiddeti de farklıdır. Bu çocuklar olaya hemen tepki gösterir, bazılarının tepkisi aylar, hatta yıllar sonra gecikmeli olarak ortaya çıkabilir.
Depremi yaşayan çocukların da , televizyondan izleyenlerin de korku içinde olduğu bir gerçek. Çocukların deprem sonunda vereceği tepkilerin ne olduğunu bilirsek kendimizi ve çocuğumuzu felaketin etkilerinden daha çabuk kurtarabiliriz. Okul öncesi dönem çocukları felakettten aynı yetişkinler gibi etkilenirler. Her şeyini yitirme, bir yere ait olma duygusunun zedelenmiş olması, tehdit altında olma, güvensizlik... Yetişkinlerin yaşadığı korku ve kaygıları yaşarlar. Bu yaş çocuğuna " seni anlıyorum, ben de seninle aynı duyguları yaşıyorum " mesajının verilmesi önemlidir. Ayrıca bu yaştaki çocuklar gelişimlerinin gereği tüm olumsuzluklarda kendilerini suçlu hissederler. Depremden veya yaşanılan kayıplardan kendilerini sorumlu tutabilirler. Dolayısıyla bunun doğal bir olay olduğunu ve nedeninin kendisi olmadığını açıklamalıyız.
Çocuklar depremi nasıl algılarlar?                     

Çocuklar da yetişkinler gibi deprem felaketinden korkarlar. Ne var ki depremi, biz yetişkinler gibi kontrolümüz dışında olan doğal bir olay olarak anlamakta güçlük çekerler. Üstelik çocuklar, kendilerini koruyan ve tamamen güven duydukları yetişkinlerin bu olay karşısında çaresiz kalmasından endişe duyarlar.

 • Okulöncesi dönemdeki çocuklar bu felaketin, anne-babasının onaylamadığı bir düşüncesi ya da davranışı nedeniyle başlarına geldiğini sanırlar.

 • Okul çağındaki çocuklar ise doğal olayları anlayabilirler. Ancak, böylesine büyük bir felaketi daha önce yaptıkları kötü bir davranıştan dolayı kendilerine verilen bir ceza olarak algılayabilirler.

 • Ergenlerin depremi algılayışı ise yetişkinlerinkine oldukça benzerdir. Ancak bu felaketin kendi başlarına gelmiş olmasından öfke duyabilirler.

Çocukların Tepkileri Neler Olabilir?
Aniden oluşan değişiklik ve kayıplara çocukların uyum sağlaması çok güç olur. Sessiz , uysal, uslu, bir çocuk hırçın ve agsresif olabilir. Dışa dönük olan çocuk, utangaç, korkak olabilir. Uyku sorunları, yeme sorunları, alt ıslatma, parmak emme gibi davranışlar gözlenebilir. Kolayca üzülme, ağlama, mızmızlanma görülür. Yetişkinlere olan güvenleri sarsılabilir. Gelecekle ve ailesi ile ilgili endişeler taşır.
Çocuklarımıza depremi ve diğer doğal afetleri anlaya bileceği dilde anlatılmalı. Depremin bir doğa olayı olduğu kavratılmalı ve korkulacak bir şeyin olmadığı anlatılmalıdır



 

GELECEĞİN BAHÇESİ Copyright © 2011 Designed by Ipietoon Blogger Template and web hosting